Yıldızları izlemek (stargazing): Depresyon ve yalnızlık için beklenmedik bir çare mi?
Hiç gece gökyüzüne (nightsky) bakarken kendinizi uçsuz bucaksız ve parıldayan yıldızlarca büyülenmiş, o koca göğün içindeki önemsizliğinizden dolayı mütevazı hissederken buldunuz mu? Eğer öyleyse… yalnız değilsiniz.
Yıldızları izlemek, binlerce yıldır insanları büyüleyen zamansız bir uygulamadır. Galileo, Kleopatra ve gece gökyüzüne merakla bakan ilk Homo Sapiens gibi Shakespeare de aynı yıldızları bizim gördüğümüz şekilde gördü. Işık kirliliğinden arınmış bir gece gökyüzünün altında olmak, tarih boyunca her insanın gördüğü bir şeye tanık olmaktır – bu bizim ortak mirasımızdır.
Gece gökyüzüne olan hayranlığımız toplumları, kültürleri, dinleri ve bilimi şekillendirdi ve anlam arayışımızda sık sık gece gökyüzüne bakmamız insanlığımızın ayırt edici özelliklerinden biridir.
Ancak bu basit hareketin zihinsel sağlığınız üzerindeki etkisini hiç düşündünüz mü? Gece gökyüzünün en kalıcı ilham perilerimizden biri olmasına rağmen kişisel düzeyde bizi nasıl etkilediği hakkında şaşırtıcı derecede çok az şey biliyoruz.
Bu yazıda gece gökyüzüne bakarken yaşanan eşsiz deneyimleri keşfedeceğiz ve sunabileceği potansiyel faydaları araştıracağız.
Karanlığı Kaybetmek: Işık Kirliliğinin Maliyeti
1994 yılında bir deprem Los Angeles’taki tüm elektrik ışıklarının elektrik kesintisine neden oldu. Kısa bir süre sonra birçok endişeli bölge sakini, gece gökyüzünde üstlerinde beliren garip, dev bir gümüş bulutu bildirmek için acil servisleri aradı. İlk kez gördükleri şey, bizim galaksimiz olan Samanyolu’nun uzanan bir koluydu.
Son yüz yılda tüm canlıların doğal ışık maruziyetini neredeyse tamamen değiştirdik. Bugün yıldızları ve berrak bir gece gökyüzünü görmek, giderek daha imkânsız hale geliyor çünkü çoğumuz yalnızca elektrik aydınlatmasıyla buğulanmış yapay bir karanlık görüyoruz.
Gece gökyüzü, çoğunlukla boş ve anlamsız bir alan haline geldi.
Pek çok çevreci ve tıp araştırmacısı, artık ışık kirliliğini, insan ve yaban hayatı sağlığı üzerinde olumsuz yan etkileri olan, en yaygın kirlilik biçimlerinden biri olarak görüyor. 2012’de Amerikan Tabipler Birliği, geceleri kullanılan elektrikli aydınlatmanın insanların sirkadiyen ritimlerini bozabileceğini ve hem fiziksel hem de zihinsel sağlığımızı bozabileceğini resmen onayladı.
Hayatlarımız giderek daha şehirli hale geldikçe zihinsel iyi oluş arayışımızda doğal dünyanın önemini sıklıkla gözden kaçırıyoruz. Bununla birlikte ekoterapi ve ekopsikoloji alanlarındaki son araştırmalar, erişilebilir, sürdürülebilir ve güçlü bir eko-terapötik araç olarak yıldızları izlemenin potansiyel faydalarını vurgulamaktadır.
Son zamanlarda yapılan araştırmalar, yıldız izlemenin doğayla ve kendimizle yeniden bağlantı kurmamıza izin verdiğini, bazen tecrit edici ve bunaltıcı hissedebilen bir dünyada rahatlık ve yakınlık sunduğunu gösteriyor. Gece gökyüzüyle etkileşime girdikçe ve çevremizin daha fazla farkına vardıkça, yıldızlarla bir yakınlık ve yukarıdaki harikalara hayran kalmış başkalarıyla ortak bir insanlık duygusu geliştirebiliriz. İnsan olma deneyiminin özünde olan bir etkinlik.
Hiç Gece Gökyüzüne Bakıp Bir Merak ve Büyülenme Duygusu Hissettiniz mi?
Yakın zamanda yapılan bir araştırma, yıldız gözlemcilerinin, yıldızları izlerken deneyimleyebildikleri bağı ve sihri, günlük yaşamlarında da arzuladıklarını buldu. Bununla birlikte yıldız gözlemcileri; yıldızlardan ve genel olarak doğal dünyadan kopmamız nedeniyle kaybettiklerimizin farkına varmanın hayal kırıklığını ve çaresizliğini de ifade ettiler.
Evrenle ilgili bu büyübozumu yeni bir kavram değil. 1918’de Filozof ve sosyolog Max Weber, modern insanların evreni varlığına dair herhangi bir büyülü veya mistik açıklama olmaksızın nasıl deneyimlediklerini açıklamak için “Büyübozumu” terimini icat etti. Bu anlam ve bağ kaybı, gece gökyüzü ile değişen ilişkimizle ilgili olabilir.
Bugün dünya çapında artan ışık kirliliği seviyeleri ve modern yaşamlarımızda doğadan yaygın bir kopukluk ile karşı karşıyayız. Öte yandan geceleyin gökyüzünü ve yıldızları gözlemlemek; huşu, merak, kendi üzerine düşünme ve yeniden ilişki kurma dünyasına açılan bir portal görevi görebilir.
Astrofizikçi ve Zen öğretmeni Mark Westmoquette, orman banyosu olarak bilinen, esenliğe fayda sağlamak için doğada kasıtlı olarak zaman geçirme Japon konseptini keşfetti. Westmoquette, herkesin kapısının önünde bir orman olmamasına rağmen gece gökyüzünde ormanda olduğu kadar bir doğa olduğuna inanıyor. Westmoquette, yıldızların altında zaman geçirmenin ve duyularınızı gece doğasının tüm harikalarına açmanın stres giderici faydalarını tanımlamak için ‘yıldız banyosu’ terimini türetti. Londra gibi büyük bir şehrin ortasındaki ışık kirliliğiyle bile Büyük Ayı veya Orion’un kuşak takımyıldızını tespit etmek genellikle mümkündür.
Kişisel Bakım Rutininize Yıldız Gözlemini Dahil Etmek
Yıldızları izlemek, en karanlık kışları bile aydınlatabilecek basit ama dönüştürücü bir uygulamadır. Üstümüzde parıldayan yıldızlara bakma eylemi yalnızca erişilebilir olmakla kalmaz. Aynı zamanda örneğin akşam işten sonra veya yatmadan önce günlük rutininize kolayca entegre edilebilir.
Ve en iyi kısım? Uzun, karanlık kış aylarında yıldızları izlemek üzerine yapılan son araştırmalar, bunun zihinsel sağlığı derinden etkileyebileceğini bulmuştur. Bir araştırma, kış aylarında yıldızları izlemeye başlayanların, yıldızların altında olmanın sağladığı teselli ve merak sayesinde iyi oluşlarında bir artış yaşadıklarını ortaya koydu.
Bu nedenle mevsimsel duygulanım bozukluğuyla mücadele ediyorsanız veya biraz toparlanmaya ihtiyacınız varsa yıldızları izleyerek duygusal sağlığınızı besleyebilir ve kış mevsiminin uçsuz bucaksız karanlık gökyüzünde özgün bir takdir etme becerisi kazanabilirsiniz.
Kendimizi gece gökyüzünün doğal güzelliğine kaptırarak ruhlarımızı besleyen bir şifa ve gençleşme kaynağına dokunuruz.
Yıldızları izlemek, zaman ve mekanı aşan, derin bir birbirine bağlılık ve paylaşılan insanlık duygusu uyandırabilir. Uçsuz bucaksız evrendeki yerimizi düşündüğümüzde hayatın daha büyük resmindeki yerimizi hatırlarız.
Yıldız gözlemiyle uğraşan insanlar genellikle bunu, yalnızlık ve tek başına olduğu anlarında bile bir bağlantı duygusu sunan, rahatlatıcı ve arkadaşça bir deneyim olarak tanımlarlar. Dahası, yıldızları izlemenin terapötik faydaları olduğu, öz düzenlemeyi, öz değeri ve dayanıklılığı teşvik ettiği gösterilmiştir.
Doğal dünyadan giderek daha fazla koptuğumuz için, biraz büyülenme ve hayranlık duymamız şaşırtıcı değil. İşte burada yıldızlar devreye giriyor. Giderek daha fazla kopukluk ve yalnızlığın damgasını vurduğu bir dünyada, yıldızlara bakmak bizi sıradan kaygılarımızın ötesine taşıma, merak duygusunu, kendindeliği (mindfullness) ve yeniden alevlenen sihri harekete geçirme gücüne sahip.
Yazan: Olivia Penn MA, MBACP
Çeviren: Arca Adıgüzel, MA, ACT Terapisti
Bu yazının özgün dildeki haline şu adresten ulaşabilirsiniz: https://www.counselling-directory.org.uk/memberarticles/stargazing-an-unlikely-remedy-for-depression-and-loneliness